Yine yeniden ‘barış süreci’
"Bu sürecin nereye evrileceğinin ve nasıl sonuçlanacağının en önemli belirleyicisi elbette Kürt ve Türk işçi emekçilerinin barış için mücadelesi olacak."

Fotoğraf: ANKA
Bir metal işçisi
Esenyurt-İstanbul
Yıllar sonra yeniden bir ‘barış süreci’ ile karşı karşıyayız. Yaklaşık 12 yıl sonra yeniden hükümet yetkilileri ile Kürt hareketi temsilcilerinin karşılıklı açıklamalar yaptığı bir süreç geçiriyoruz. Sürecin sonunun nasıl olacağı, tarafların süreci nasıl ilerleteceği ciddi bir merak konusu. Ancak sonuca gelmeden önce sürecin ilerleyişi, yapılan açıklamalar, atılan veya atılmayan adımlar işçi emekçilerin de kafasını epey karıştırıyor. Fabrikada birlikte çalıştığım işçi arkadaşlarımın bu konudaki fikirlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
‘Kürtlerin ne sorunu var ki?’
Öncelikle “Kürtlerin ne sorunu var ki, isteyip de olmadıkları, yapamadıkları ne var” sözlerini yine duyuyoruz. Bunları söyleyen işçilerle daha uzun boylu konuştuğumuzda, Kürtlerin ulus olarak talepte bulunmalarına karşı olmaları veya Türkler dışındaki milliyetlerin ulusal olarak ayrı haklara sahip olmasının mümkün olamayacağını düşünmeleri öne çıkıyor. Bunun dışında yıllardır hem hükümetin hem de muhalefetin belirli kesimlerinin sıklıkla dile getirdiği, “Ülkede Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır” propagandasına ikna oldukları da göze çarpıyor. Yine çevrelerinde ulusal talepler konusunda ülkedeki egemen düşüncelerle fikir birliği için de olan Kürtlerin söylemleri de onları bu düşünceye iten sebeplerden biri.
‘Kürtler Erdoğan’ı mı destekleyecek?’
Bu sürecin kamuoyuna yansıyan ilk açıklamalarının MHP Lideri Bahçeli tarafından yapılması, DEM Parti yetkililerinin ve Kürt hareketi sözcülerinin Bahçeli ve Erdoğan’a dair yaptığı güzellemeler hatta uzun süredir cezaevinde bulunan Demirtaş’ın onlara uzun ömürler dilemesi de kafaları karıştıran sebeplerden. Henüz birkaç ay önce birbirleri için demediklerini bırakmayan kişilerin kısa sürede 180 derecelik zıt söylemlerde bulunması, işçiler açısından sürecin halkların çıkarı ve barış için değil de özellikle Erdoğan’ın siyasal ikbali için yapıldığına dair düşüncelere neden oluyor. AKP kurulduğundan beri AKP’nin her sıkıştığında Kürtlerin onun imdadına yetiştiğini söyleyenler, gerileyen ve büyük ihtimalle iktidarı kaybedecek olan AKP’nin Kürtleri yanına çekmek ve Anayasa’yı onların desteğini alarak değiştirmek istediğini söylüyorlar. AKP’nin ve Kürt hareketinin sözcülerinin beklenti yaratan açıklamaları; daha geçtiğimiz birkaç ay içinde İyi Parti ve farklı milliyetçi muhafazakar kesimlerden AKP’ye geçişler olmasına rağmen hâlâ onların değil de DEM Parti’nin AKP’yi ve Erdoğan’ı destekleyeceğini iddia etmesine sebep oluyor.
Kuşkusuz kafa karışıklığına dair en büyük sebeplerden biri de sürecin yalnızca iç politikanın yeniden dizaynı için başlatıldığının düşünülmesi ve uluslararası boyutunun es geçilmesi. Bu sürece dair konuşan işçiler Suriye’de oluşan yeni durum, Kürtlerin orada elde ettiği statü, ABD ve İsrail’in aralıksız müdahalelerini çok gündem etmiyorlar.
Somut adımlar olmalı
Bunun yanında az da olsa bu sürecin yalnızca ağırlaşan ekonomik durumun daha az konuşulması ve gündem değiştirmek için yapıldığını söyleyen, olayı daha apolitik bir yerden tutan işçiler de mevcut.
DEM Parti’yi destekleyen işçiler de süreci elbette konuşuyorlar. Onlar AKP’nin geçmiş uygulamalarından dolayı yeni sürece dair çok umut beslemiyorlar. DEM Parti heyeti partilerle buluşuyor veya Öcalan’dan yazılı açıklamalar geliyor diye hemen olumlu bir havaya girmiş değiller. Öncelikle siyasi tutsakların bırakılması, atanan kayyımların görevden alınması, sınır ötesi operasyonların durdurulması gibi somut adımlar bekliyorlar.
Bu sürecin nereye evrileceğinin ve nasıl sonuçlanacağının en önemli belirleyicisi elbette Kürt ve Türk işçi emekçilerinin barış için mücadelesi olacak. Ancak bu mücadeleyi verdiğimiz takdirde eşit haklara dayalı onurlu bir barıştan bahsedebileceğiz.
Evrensel'i Takip Et